Yolda Köpegini Gezdiren bir kadına Abazanın biri laf atar ...
-Köpegin Olayım Beni Gezdir Anam
Kız Trink Cevap
-Adam Olda Kolumda Gezdireyim ...
Yoldan Geçen bi Kıza Cafede Duran Bi Cocuk Laf Atar ...
-Dötün cok Güzelmiş beee
Kız Lafı Yapıstırır ....
-Vurdurma Senin de Öle Olsun ...
Cafede Oturan Bi Cocuk Yan Masadaki Pet şişeden Su İçen Kıza Laf Atar
-O Şişenin Azı Olmak İsterdim ...
Kız Duyar ve Cvp Verir ...
-İşim Bitince Çöpe Atıcam
-Ezik Cocugun Biri Okulun En Güzel Kızına Laf Atar...
-Dün Gece Rüyamda Seni Gördüm Yataktaydık ....
Kız Direk Lafı Sokar ...
-Kıcın Acıkta Kalmıstır İyi Örtünde Uyu
Biz Uzaya Böyle Çıkardık :)
Biz bir uzay aracı yapsaydık adı; "Hacı Apollo" olurdu. Çok yakmasın diye tüplü yapar, klima masrafına girmemek için Salı Pazarı’nda 20 YTL’ye satılan vantilatörden koyardık Hacı Apollo’ya.
Arkaya fazladan 2 koltuk atar, nasıl olsa uzayda polis yok diyerek ayakta bile yolcu alırdık. O kadar uzun yol ’git git bitmez’ diyerek; bir kasetçalar alır Müslüm-Ferdi-Orhan üçlüsünün tüm albümlerini unutmazdık.
Biraz ortam ısınınca uzay elbisesini(itfaiye elbisesi)’ni çıkarır, atletle yola devam ederdik, daha da olmadı ayağımızı camdan çıkarırdık.
Karşıdan bir uzay aracı geçme ihtimaline karşı bir klarkson alır giderken kornaya basardık.
Hacı Apollo’nun arkasına "Miras değil alınteri", "Liselim", "Tek rakibim NASA" v.b. yazılar yazardık. Biz uzaya başka çıkardık.
Ay’ı turlamadan inmez, çukur, krater benzeri kasislerde mutlaka yavaşlardık. En kral köşesinde mangal yakardık(havasız ortamda ateş yanmayacağından
ona da bir elbise diktirirdik) Sonra çöpleri orda bırakır, Kocaman bir Türk bayrağı yanlarına ’ GFB, Çarşı ve ultrAslan bayrakları asardık.
Gelmeden Uzay Hatırası niyetiyle fotograf çekilir, gelince Foto Color’da çıkartırdık.Biz uzaya başka çıkardık
Arkaya fazladan 2 koltuk atar, nasıl olsa uzayda polis yok diyerek ayakta bile yolcu alırdık. O kadar uzun yol ’git git bitmez’ diyerek; bir kasetçalar alır Müslüm-Ferdi-Orhan üçlüsünün tüm albümlerini unutmazdık.
Biraz ortam ısınınca uzay elbisesini(itfaiye elbisesi)’ni çıkarır, atletle yola devam ederdik, daha da olmadı ayağımızı camdan çıkarırdık.
Karşıdan bir uzay aracı geçme ihtimaline karşı bir klarkson alır giderken kornaya basardık.
Hacı Apollo’nun arkasına "Miras değil alınteri", "Liselim", "Tek rakibim NASA" v.b. yazılar yazardık. Biz uzaya başka çıkardık.
Ay’ı turlamadan inmez, çukur, krater benzeri kasislerde mutlaka yavaşlardık. En kral köşesinde mangal yakardık(havasız ortamda ateş yanmayacağından
ona da bir elbise diktirirdik) Sonra çöpleri orda bırakır, Kocaman bir Türk bayrağı yanlarına ’ GFB, Çarşı ve ultrAslan bayrakları asardık.
Gelmeden Uzay Hatırası niyetiyle fotograf çekilir, gelince Foto Color’da çıkartırdık.Biz uzaya başka çıkardık
Günlük Hayatımızdaki Takıntılarımız
-Tavla oynarken son attığınız zar aynı zamanda oyunun o anki skoruysa gereksiz yere mutlu olur musunuz?
-Birden fazla gazete aldığınızda en saygın gazetenin üste gelmesine dikkat eder misin?
-Taksiden inerken şoföre "hayırlı işler" veya "iyi günler" deyip cevap alamadığınızda taksinin kapısını tam kapatmayıp hemen uzaklaşmaya özen gösterir, şoförün oturduğu yerden tam kapatmadığınız kapıyı kapatmak için uğraşmasına neden olur musunuz?
-Biri size "gözleriniz çok güzel" dediğinde daha önce boş boş bakarken daha anlamlı bakmaya çalışır mısınız?
-Yatmadan önce hem su içip hem de tuvalete gidecekseniz önce suyu içer misiniz? Böylece o sudan artan maddeleri de boşalttığınızı düşünür müsünüz?
-Konuşmanız esnasında "saat" kelimesi geçiyorsa o anda saate bakma gereği duyar mısınız? Bunu her yapışınızdan sonra bu davranışın çok saçma olduğunu düşünüp kendinize sinir olur musunuz?
-Havaalanlarında pasaport kontrolü yapılırken görevlinin sizi inceleyip resimdeki adamın siz olup olmadığını kontrol ederken, pasaportunuzdaki pozunuzu verir misiniz? Eğer böyle yapmazsanız adamın kuşkulanıp sizi sorgulayacağını düşünür müsünüz?
-Canlı yayın konuklarının taktıkları kulak içi kulaklıkların herkes tarafından kullanıldığını düşünüp iğrenir misiniz? Bir gün böyle bir canlı yayına çıkma durumumum olursa ne yaparım diye şimdiden hesap yapar mısınız?
-Kanal kanal gezerken karar kıldığınız bir program o an reklam verdiğinde bunun sizin yüzünüzden olduğunu çünkü o programı izleyerek popülerliğini arttırdığınızı düşünür müsünüz? Bu yüzden vicdan azabı çekip hiç izlenmeyen kanalları izler misiniz?
-Gece su içmeye kalktığınızda odanızdan mutfağa kadar olan bütün ışıkları açma gereği duyar mısınız?
-Icq'da milletin contact listinde üstte görünmek için nick'inizin başına " ! ? ' *
gibi işaretler koyar mısınız? Olay anlaşılmasın diye nick'inizin sonuna da aynı işaretten yerleştirir misiniz?
-Kazaa'da başkalarının sizden neler indirdiklerini inceler misiniz? Onları isimlerine göre sort ederek günün popüler download'u neymiş diye bakar mısınız?
-Gece taksiye binince arka koltuğun sağında oturuyorsanız camdan taksimetrenin yansımasını bulup ters rakamları okumaya çalışır mısınız?
-Minibüste kimse yokken minibüsün en rahat köşesi olan arka tarafın en köşesine oturduktan sonra ortam sıkışınca "lan şimdi bu köşeden nasıl çıkacağız, çıkarken ortam rahatsız olur mu, rezil olur muyum, çıktıktan sonra herkes beni konuşur mu?" gibi beyninizde onlarca sorun yaratır mısınız?
-Yolda yürürken birisiyle karşı karşıya gelip aynı anda aynı yönlere doğru hareket ettiğiniz için biriniz diğerinin yanından geçemediğinde "acaba bu sonsuza kadar böyle sürüp gider mi" diye düşünür müsünüz?
İşemenizin sandığınızdan da uzun sürmesi üzerine heyecanlanıp, daha da uzun sürmesi üzerine umutlanıp, aşırı uzaması üzerine de "ya bu benim hayatımdaki en uzun işeme herhalde" deyip, günün tarihini ve takribi süreyi bir yere not eder misiniz? (Örn: 20 Ağustos 1992 - Ayvalık - 1 dakika 53 saniye)
-Bilgisayarınızdaki mp3'leri, "Yabancı" ve "Türkçe" olarak iki ayrı dosyaya kaydederken, yabancı dilde şarkı söyleyen şarkıcılarımızı ne yapacağınızı bilemeyince yeni bir dosya açar mısınız? Bu yeni dosyaya "Şuursuz şarkıcıların şarkıları" diye isim verir misiniz?
-Ofiste ya da banka şubesi gibi mekanlarda tuvalete girdiğinizde, sizden önce giren etrafı fena halde kokutmuşsa "bir tek el yıkayacağım ama çıkınca benim kokuttuğumu sanacaklar" deyip hemen geri çıkar mısınız? Ardından da "eyvah, bu defa da kokuya dayanamadığımı düşünecekler" endişesine kapılır, "fazla hassas" olarak damgalanmaktan korkar mısınız?
-Araba kullanırken mümkün olduğunca az fren kullanıp arkanızdakilerin sizin usta bir sürücü olduğunuza kanaat getirmiş olabileceklerinden değişik bir haz duyar mısınız?
Einstein ve Şoförü
Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile
gidermiş. Yine bir konferansa
gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü
Einstein'a;
"Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken
ben de arka sıralarda
oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her
şeyi kelimesi
kelimesine biliyorum" demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte
bulunmuş:
"Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç
tanımıyorlar... O halde
bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim
yerime sen konuş,ben de
arka sırada seni dinlerim." Şoför, gerçekten
çok şahane ve başarılı bir
konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru
cevaplamış. Tam yerine
oturacağı sırada bir kişi,
o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir
fizik sorusu sormuş.
Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:
"Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok
garip" demiş.
Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı
işaret ederek şöyle devam
etmiş:
"Şimdi size arka sırada oturan şoförümü
çağıracağım ve sorduğunuz soruyu,
göreceksiniz, o bile cevaplayacak."
İlginç Bir Olay(Komik değil ama düşündürücü)
Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider. Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder. Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder. En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar. Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz. Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı... Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi... Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?
Farkli BakiŞ AÇilari!!!....
OLAY: Bir piliç, bir yolda karşıdan karşıya geçer.
SORU: Piliç karşıdan karşıya niçin geçer?
YANITLAR:
RENE DESCARTES
Yolun öbür tarafına geçmek için.
EFLATUN
>İyiliği için. Gerçek, öteki taraftadır.
ARISTOTELES
>Karşıdan karşıya geçmek pilicin doğasıdır.
KARL MARX
>Tarihsel olarak kaçınılmazdı.
HIPOKRATES
>Pankreasının aşırı salgısı yüzünden.
MARTIN LUTHER KING JR.
>Tüm piliçlerin nedenini açıklamak zorunda kalmadan özgürce karşıdan karşıya geçtikleri bir dünya düşlüyorum.
HZ. MUSA
>Ve Tanrı cennetten inip pilice dedi ki: "Karşıdan karşıya geçeceksin!" ve piliç karşıdan karşıya geçti ve Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
RICHARD M. NIXON
>Piliç karşıdan karşıya geçmedi, tekrar ediyorum, piliç asla yolun karşısına geçmedi.
SIGMUND FREUD
>Pilicin karşıdan karşıya geçmesiyle ilgilenmeniz,
sizde güçlü ve latant bir cinsel güvensizlik duygusunu ele vermektedir.
BUDA
>Bu soruyu sormak, sizin kendi piliç doğanızı inkâr etmektir.
EINSTEIN
>Pilicin yolun karşısına geçmesi ya da yolun pilicin ayakları altında yer değiştirmesi, tümüyle sizin gösterdiğiniz referansa bağlıdır.
BILL CLINTON
>Anayasa üzerine yemin ederim ki bu piliçle aramda hiç bir şey geçmemiştir.
SÜLEYMAN DEMİREL
>Piliç geçmişse geçmiş, geçmemişse geçmemiştir.
TANSU ÇİLLER
>Bu memleket için karşıdan karşıya geçen piliç de bizimdir, üstünden geçen traktör de bizimdir.
R. TAYYİP ERDOĞAN
>Ben tavuklu sandviç de satmıştım.
ABDULLAH GÜL
>Hayır, bana böyle bir bilgi verilmedi ama karşıdan karşıya geçtiyse hükümet gereğini yapar.
HASBİ (bir Türk erkeği)
>Piliç sarışın mı? Esmer mi?
Bilimsel Gaflar.!!!
Artık yeni hiçbir şey yok . İcat edilebilecek her şey icat edildi.
(Charles Duell-Amerikan patent dairesi başkanı 1899)
“Çok güzel bir buluşa benziyor ama tanrı aşkına bunu kim, niye kullanmak istesin ki?”
( Rutherford B. Hayes - ABD Başkanı. 1876 yılında ilk telefonu gördükten sonra yaptığı yorum.)
“ Çevreciler boşuna endişeleniyorlar. Bir nükleer enerji istasyonunun bir yıllık atığını, masanızın çekmecesinde bile saklayabilirsiniz.”
( Ronald Reagan - 1980. ABD eski başkanı )
Bunun bir gaf olduğu hâlâ tartışmalıdır!
Geçtigimiz bir yıl içinde otomobilin yapısını degiştirecek herhangi bir ilerleme kaydedilmedigini göz önüne alırsak, bu buluşun da gelişme ve evrimini tamamladığı sonucuna varabiliriz.
( 2 Ocak 1909 - Scientific American dergisi )
Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir.
Henry Ford’un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün geleceği konusunda ekspertiz veren bir banka müdürü 1903 (Ayrıca :Henry Ford ilk arabasını yaptığında geri vites koymayı unutmuştur.)
Bu mücadeleden atın galip çıkacağına inanıyorum. Otomobil sadece gelip geçici bir heves olacaktır.
Alman İmparatoru II. Wilhelm 1905 yılında
“İnsanların büyük bir çoğunluğu için sigara içmek son derece yararlı ve sağlık açısından faydalı bir şeydir.”
( Doktor Ian G.Macdonald - 18 Kasım 1963. Los Angeles’li uzman cerrah)
“Hepiniz saçmalıyorsunuz. Tanrı aşkına, bir aktörün ya da aktrisin konuşmalarını duymayı kim ister ki?..”
( Henry M. Warner - 1927. Sessiz sinema döneminin film yapımcılarından...)
“Televizyon bence çok eğitici bir buluş. Ne zaman biri televizyonu açsa, derhal yan odaya geçip kitap okuyorum. “
( ABD’li komedyen kardesler Marx Brothers’dan Groucho Marx )
Televizyon en geç altı ay içinde piyasadan silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir kutuya bakmak istemezler.
Daryik F. Zanuck Twentieth Century Fox ‘un başkanı 1944
Radyo’nun geleceği yok.
Lord Kelvin – İskoçyalı fizik adam
“ENIAC’taki hesap makinesinin 18 bin lambadan yapıldığını ve 30 ton ağırlığında olduğunu düşünürsek bilgisayarlar da bin lambadan oluşacak ve 1,5 ton ağırlığında olacaktır.”
( Popular Mechanics adlı bilim dergisi - 1949 )(ki o dönemde yaklaşık ağırlıkları 1,5-2 tondur.)
“İnsanlarin evlerinde bilgisayar bulunması da ne demek. Bence hiç kimsenin evine bilgisayar sokmak için herhangi bir geçerli nedeni olamaz.”
( DEC şirketi baskanı Ken Olson’un 1977’deki bir açıklamasından )
“Uçaklar son derece ilginç oyuncaklar. Ama askeri açıdan beş para etmezler.”
( Maresal Ferdinand Foch-1911. Fransız askeri stratejisti ve 1. Dünya Savaşının Fransız komutanlarından )Kaynak
Bilimsel Gaflar - TÜBİTAK Yayınları
7 yıllık evlilikten sonra yazılan 2 mektup :)
Sevgili eşime,
7 senelik evliliğimizde sana iyi bir eş olmaya çalıştım ve zannedersem de
oldum, ama hiçbir zaman senden bunun karşılığını görmedim.
Hele şu son iki hafta benim için bir cehennemden farksızdı. Bugün Patronun
beni arayıp senin bugün işten ayrıldığını söylediğinde bu artık bardağı
taşıran son damla olmuştu.
geçen hafta eve geldiğinde, ne saçlarımdaki değişikliğin ne de senin en
sevdiğin yemeği pişirdiğimin farkına bile varmadın, hatta senin için
kendime yeni aldığım geceliği bile giydiğimi farketmedin.
Ama sen ne yaptın? eve geldin, iki dakika içinde yemeği mideye indirdin,
televizyonda maç seyrettin ve gidip yattın.
Artık ne bana beni sevdiğini söylüyorsun ne de bana dokunuyorsun, hiç ama
hiçbir şey yapmıyorsun. Sen ya beni aldatıyorsun ya da beni artık eskisi
gibi sevmiyorsun.
işte bu yüzden artık seni TERKEDİYORUM.
NOT: Lütfen beni aramaya kalkma, ERKEK KARDEŞİNLE beraberim ve sana hayatında yeni
mutluluklar dilerim.!!!!
İmza ;
Eski karın..
Sevgili eski Karıma,
inan yazdığın bu mektuptan başka, hiç ama hiçbir şey beni bu kadar
sevindirmezdi.
Evet doğru, 7 Yıldır evliydik, ama iyi bir eş olmak dışında, bana her şeyi
yaptın.
Tamam çok fazla Spor programları seyrediyordum, çünkü senin dırdırlarını
ancak bu şekilde biraz olsun duymamazlıktan geliyordum, ama bu bile fayda
etmiyordu.
Tabiki geçen hafta saçlarını neredeyse tamamen kestirip tam bir erkeğe
benzediğinin farkına varmıştım! tam "aynı Erkeğe benzemişsin diyecektim
ki,aklıma annemin bir sözü geldi;
"EĞER AĞZINI GÜZEL BİR SÖZ SÖYLEMEK İÇİN AÇMIYACAKSAN, HİÇ AÇMA"
"senin en sevdiğin yemeği yaptım" derken galiba sen beni Kardeşimle
karıştırmıştın, çünkü o yaptığın yemek benim hiç sevmediğim bir yemekti!!
Ben yatmaya giderken üzerinde yeni ve çok güzel bir gecelik vardı tamam,ama
üzerinde hala Etiketi duruyordu, ve inşallah bu bir tesadüftür
ama,geceliğin fiyatı 49.99'du ve o gün kardeşim benden tam 50£ borç almıstı????
Ama biliyormusun bütün bunlara rağmen ben seni hep sevmiştim, ve herşeyin
birgün güzel olucağını, değişiceğini ve mutlu olucağımızı umuyordum.
İşten ayrılmamın sebebine gelince, o gün Lotto'da tam 10 Milyon Euro
kazandığımı öğrenmiştim, hemen Patrona çıkıp istifamı verdim ve ikimiz için
Jamaika'ya iki bilet aldım, ama eve geldiğimde sen bir mektup bırakıp
gitmiştin.
Belki de bu olayların böyle gelişmesinin bir sebebi vardı ve böyle olması
gerekiyordu.
Dilerim seçtiğin ve her zaman hayalını kurduğun bu hayatta mutlu olursun.
Avukatımın dediğine göre "bıraktığın bu mektuptan sonra, benden hiç bir
Nafaka talep etmeye hakkın yokmuş!!! nerdeysen orda kal!!!
NOT: Bu seni ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama, adı Carl olan kardeşim
bir zamanlar Carla idi...
İmza:
Kuşlar kadar hür eski kocan...
Kadın Türleri
HARD-DISK tipi kadın: Her şeyi hafızasında saklar. DEVAMLI.
RAM tipi kadın: İşiniz bittiği anda sizi de unutur.
WINDOWS tipi kadın: Herkes hiçbir şeyi doğru dürüst yapamadığını bilse de kimse onsuz yaşayamaz.
EXCEL tipi kadın: Söylendiğine göre bir çok kabiliyeti olmasına rağmen bir çok kimse basit ihtiyaçlar için kullanır.
SCREENSAVER tipi kadın: Eğlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz.
INTERNET tipi kadın: Erişilmesi zorlu olan tiptir.
SERVER tipi kadın: İhtiyacınız olduğundan her zaman meşguldür
MULTIMEDIA tipi kadın: Korkunç şeylerin güzel gözükmesini sağlar.
CD-ROM tipi kadın: Hızlanır, Daha hızlanır Gittikçe de hızlanmaya devam eder.
E-MAIL tipi kadın: Her 10 sözünden 8′i anlamsızdır.